KİM NEYİN ÖZLEMİNİ ÇEKİYOR? KİM NEYİN ÖZLEMİNİ ÇEKİYOR? Hayatımız boyunca sürekli bir koşuşturmaca, umut etme ve arayış içerisinde oluyoruz. Bazen niye, niçin bu kadar uğraştığımızı bazen de hayattan ne beklediğimizi ne umduğumuzu bilmeden amaçsız, hedefsiz, gayesiz yaşar, ömür bittiğinde de geriye dönüp baktığımızda da koca bir boşluk görürüz, “vay be! Boşuna yaşamışız” deriz. “Yaratılmışların en kutsalı” olarak ifade edilmiş olan insanın, amaçsız, gayesiz hiçbir ideali olmadan kuru bir ağaç gibi bomboş yaşaması kabul edilemez. Bu, insanın hayata gelmesinin fıtratına aykırıdır. Her bir insanın (kadın-erkek ayrımı gözetmeksizin) görev ve sorumlulukları vardır. Ve bu şu şekilde ifade edilmiştir. “Fitne, fesat ortadan kalkıncaya, din şunun bunun değil, sadece Allah’ın oluncaya kadar mücadele edin” “sizden hayra, güzelliğe, iyiliğe çağıran, iyiliği emredip kötülükleri men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” “Sizin en hayırlınız, elinden vedilinden insanlara zarar gelmeyen, selamette bulunan kimsedir.” Buyruluyor. Şimdi sessiz sakin bir ortamda kendimizi hesaba çekelim. Ben gerçekten bu ilahi emirleri yerine getiren, hayatını ona göre tanzim eden birisi miyim yoksa başıboş hiçbir ideali, gayesi olmadan bomboş yaşayan birisi mi? (Bu soru başta şahsım olmak üzere herkes için geçerlidir) Başta kendimizden başlamak üzere özeleştiri yapalım! Mübarek Kurban Bayramı’nı idrak ediyoruz. Ve sormaya başlayalım. Sıla-i rahim yani; ailemizle, akrabalarımızla, komşularımızla güzel ilişkiler kuruyor muyuz? Onlarla bağlarımızı koparmadan devam ettiriyor muyuz, sevinçlerini ve hüzünlerini paylaşıyor muyuz? Kardeşlerimizin derdini derdimiz olarak görüyor muyuz?Kendimizde herhangi bir sorumluluk hissediyor muyuz?Bunlar için neler yapıyoruz? Elimizden ve bütün azalarımızdan insanlara bir zararımız dokunuyor mu? Yoksa hayatımızı, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın”saçma-sapan mantığı ile mi hareket ediyoruz? Daha da somutlaştıralım, Gazze’de, Doğu Türkistan daArakan ’da Afganistan’da ve dünyanın neresinde olursa olsun, katledilen bir masum için ne yapıyoruz? Bırakın ne yapmayı ne düşünüyoruz? Biraz daha ileri gidelim yoksa şunu musöylüyoruz, “bırakın onları, bana onlardan bahsetmeyin”mi diyoruz? yani insanlığımızın bittiği yerde miyiz? Veya şunu mu yapıyoruz? Birilerinin yanında, çocuktan, kadından, ihtiyarlardan, masum insanlardan ve onların acılarından bahsedeceksin sonrada elini soğuk sudan sıcak suya sokmayacaksın. “Bana ne, nema lazım” mı diyoruz? Hadi hep birlikte düşünelim! Mübarek Kurban Bayramındayız. İdeallerimizi, insanlığımızı, iyi olan, güzelolan her şeyimizi mi kurban ediyoruz yoksa Allah’a olan şükür borcumuzu ihya edip kurban ibadetimizi yerine mi getiriyoruz? İnşallah bu bayram bizi; kötülüklerden iyiliğe, çirkinliklerden güzelliğe, nemelazımcılıktan sorumluluk sahibi olmaya, Allah ve Resulünün emrettiklerini yapıp, yasak ettiklerinden uzaklaşmayı vesile kılar. Âmin… Çocukların ölmediği, barışın, huzurun, adaletin sağlandığı, nefretin yerine sevginin, öfkenin yerine dostluğun, düşmanlığın yerine kardeşliğin hâkim olduğu, Türk-İslam Coğrafyasında, kanın, gözyaşının ve katliamların son bulduğu bayramlara kavuşmak selam ve duasıyla, Kurban Bayramınız Mübarek olsun… İsmet Taş – İç Anadolu Birliği, Türk Dünyası Akademisyenler ve Bürokratlar Birliği, Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı... |
456 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |